Meslek hastalığı
Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalıkları ifade eder.
Geniş anlamıyla, Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük hâlleridir.
Meslek hastalıkları “nedeni belli” ve işyerinden kaynaklanan hastalıklardır. Nedeni bilindiğine göre, tamamen “önlenebilir” hastalıklardır. Tanınmaz ve önlenmezlerse, “ilerleyici” hastalıklardır. Tedavi edilmezlerse, “tekrarlanabilir” hastalıklardır. Aynı kişide farklı zamanlarda aynı hastalık tekrarlayabileceği gibi, bir işyerinde birden çok kişide aynı hastalık görülebilir. “Maluliyete neden olabilirler”. “Bildirimi zorunlu” hastalıklardır ve tazminat gerektirirler.
Bu özelliklerine rağmen, maalesef tüm tarafların duyarsızlıkları nedeniyle, meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez.
Meslek hastalıklarını mesleki olmayan genel hastalıklardan ayırt etmek için ne yapmalıyız? Üç temel özelliğini tekrarlamakta fayda var;
- Nedensellik: Hastalıkla spesifik bir iş ortamı ya da mesleki maruziyet arasında doğrudan nedensel ilişki. Akü işçilerindeki kurşun zehirlenmeleri ya da kumlamacılık mesleklerinde silikozis gibi.
- Kümelenme: Hastalığın belli bir meslek grubunda, genel topluma göre daha yüksek oranda görülmesi.
- Sessiz Dönem: Bugün başlanan bir işte yarın ortaya çıkan bir hastalık meslek hastalığı değildir. Maruziyetin başlangıcı ile hastalığın ortaya çıkması arasında bir süre vardır. Bu süre haftalar, aylar, yıllar, hatta on yıllar olabilir. Kişi işten uzaklaştıktan, hatta emekli olduktan sonra bile ortaya çıkabilir.
Yapılan iş, meslek hastalıklarında olduğu gibi her zaman hastalığa doğrudan neden olmayabilir. Bundan daha çok, kişide var olan bir hastalığı ağırlaştırabilir, hızlandırabilir, alevlendirebilir, çalışma kapasitesini azaltabilir. Yani kişide var olan bir hastalık, doğrudan iş yerinden kaynaklanmasa bile, işyerindeki faktörlerden etkilenir ve hastalığın seyri değişir. Bu hastalık grubuna işle ilgili hastalıklar diyoruz. Sigara içimine bağlı olarak KOAH’ı olan bir hastanın yakınmalarının, çalıştığı tozlu bir ortamda artması buna örnek olarak gösterilebilir.
Bir hastalığın mesleki mi, yoksa işle ilgili mi, ya da ikisi de olmayan genel bir hastalık mı olduğunun ayrımını yapmak gerekli midir? Gerekliyse bunun önemi nedir? sorusu akla gelebilir. Öncelikle bilinmesi gereken şudur; meslek hastalıklarının tedavisinin birinci şartı, kişinin hastalığına neden olan mesleksel faktörlerden uzaklaştırılmasıdır. Yoksa, tedavide başarı sağlanamaz. Diğer yandan, kesin olarak meslek hastalığı tanısı alan durumlarda, bildirim, maluliyet, tazminat gibi yasal hak ve süreçler söz konusudur. İşle ilgili hastalıklarda ise, işyeri dışında daha birçok nedensel faktörler rol alabildiği için, bu yasal süreçler ne ülkemizde, ne de dünyada pek uygulanmaz.
Bir başka boyutu da; meslek hastalıklarında maruziyetin tamamen sonlandırılması, yani kişinin yapmakta olduğu işinden uzaklaştırılması gerekirken; işle ilgili hastalıklarda, maruziyet koşullarının gözden geçirilerek düzeltilmesi çoğu zaman yeterli olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından, birbirine benzeyen meslek hastalıkları listeleri yayınlanmaktadır. Bizim de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılmakta olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tesbit İşlemleri Yönetmeliği”mizde meslek hastalıkları listemiz mevcuttur. İnternetten kolaylıkla ulaşılabilecek olan bu yönetmeliğin bazı özelliklerini gözden geçirelim; Yönetmelikte meslek hastalıkları beş gruba ayrılmıştır;
- Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları
- Mesleki deri hastalıkları
- Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları
- Mesleki bulaşıcı hastalıklar
- Fizik etkenlerle olan meslek hastalıkları